Röportaj: Mayis Alizade
Nigar Mammadli, 24 Ağustos 2005’te Azerbaycan’ın Guba İlinin Hacı Hseyinli köyünde doğdu. 2022 yılında köy lisesinden mezun olduktan sonra Bakü’deki Nasirettin Tusi Eğitim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine kaydoldu. Hâlihazırda üniversitenin ikinci sınıfında eğitimini ve resim çalışmalarını sürdürüyor.
Yeniçağ: Eserlerinizi meydana getirirken en çok neden etkileniyorsunuz? Sözden, renklerden, müzikten, seleflerinizden?
Mammadli: Sanatın dalları olarak bunların her birisinin bu veya diğer şekilde etkisi vardır. Dünya edebiyatında ekfsrasis akımı vardır, Nazım’ın yaratıcılığında bunun iyi örneklerini görüyoruz. Çağdaş Azerbaycan sanatında da eksfrastik şiirler, düz yazı örnekleri kaleme alınıyor. Kalem ile kurşun kalem ikizdir. Şair dedem Zakir Mammad’in şiirlerinden etkilenerek resimler çizmişim. Dedemin Yer Küresi isimli şiirindeki susmayı ve konuşmayı çizerek oradaki düşünceyi okura sunmaya çalışmışım. Renklerle çocukluk yaşlarımdan haşır neşir olmuşum, onları sadece sevmek değil, yaşıyor, hissediyorum. Boyalarla çalışırken ellerimin ve üstümün-başımın renge bulaşması hoşuma gidiyordu. Şimdi de aynı şey söz konusudur. Renkli kalemlerle ve boyalarla çalışmak en çok sevdiğim iştigal konusuydu. Kederi soğuk renklerle ifade ettiğinizde daha tesirli olmasına ilişkin düşünce mevcuttur. Oysa can sıkıntısı ve kederi de sıcak ve neşeli renklerle ifade edebilmemiz gerekir. Okuduğum okullarda profesyonel resim öğretmenimin olmamasına rağmen(bu ders, uzman olmayan bir öğretmene veriliyordu) müzik öğretmenimiz bize bu alanı sevdirebilmiştir. Daha çok edebi yapıt okumaya çalışıyorum,onlara çizilmiş ilüstrasyonlar beni her zaman kendine çekiyor. Ortaokul yıllarımda ünlü Rus şair Aleksandr Puşkin’in öykü ve uzun öykülerine Bryullov’un çizdiği resimlere bakarak onları kopyalıyordum. Azerbaycan’da yayımlanan ‘Yıldız’ dergisine ünlü ressam Adalet Hasan’ın çizdiği ilüstrasyonların içeriğini idrak etmeye çalışıyordum. Genel olarak bir dizi ressamın yaratıcılığını bu tür dergiler üzerinden öğrenme fırsatım olmuştur.
Yeniçağ: Sizi resim sanatına hangi güç çekti? Aile etkisi, ilkokuldan başlayarak verilen resim eğitimi, yoksa kaderiniz mi?
Mammadli: Kendimi ressamlıkta buldum. İlk-ortaokulda resim eğitimi görmediğimi ifade ettim. Bu ‘eğitim’ benim iç dünyamda, hayallerimde, arzularımda yeşermiş ve ben onu besleyerek büyütmüşüm. Hazırlık sınıfında okurken herkes harfleri öğrendiğinde resim çizdiğimi hatırlıyorum. 11 yıllık ilk-ortaokul ve lise eğitimimde defterlerimin köşelerinin tamamını resimlerle ‘süslediğimi’ çok iyi hatırlıyorum.Çocukluk çağlarımda dedemin beni doğaya götürmesi dağları, ormanları, denizi çok sevmeme neden oldu. Gökyüzünün renkleri, nakışları, bulutlardan örülmüş insan ve hayvan resimleri şimdi ilgimi çok çekmektedir. Doğanın koynunda civarda gördüklerime farklı bir gözle bakmaya alışmışım. Bazen taş duvarlarda,d uvar kağıtlarının nakışlarında veya her hangi farklı bir yerde gözüme sataşan sıra dışı resimleri defterime aktarıyorum. Nehir yataklarından topladığım ufak taşlarla çeşitli figürler yapıyor, balık kulaklarından mozaikler oluşturuyorum. Bana göre kader konusu zamanla ilintilidir. Şimdilik Eğitim Üniversitesinde okumamı kaderin cilvesi olarak nitelendiriyorum. Kaderim beni belirlediğim hedeflere doğru götürdüğünde ona minnettar olacağım.
Yeniçağ: Azerbaycan’ın Sovyet dönemi resim sanatında örnek aldığınız fırça ustaları var mıdır? Settar Behlülzade, Mir Cevat, Rasim Babayev isimleri sanatta sizin için ne ifade ediyor?
Mammadli: Onlar Sovyet döneminin ünlü ustaları olarak Azerbaycan resim sanatına büyük katkıda bulunmuşlar. Onların eserlerini de ilk kez evimizdeki çeşitli senelere ait dergilerde görmüşüm. Behlülzade önemli bir ekoldür. Tuğrul Nerimanbeyov keza öyle. Bana göre Sovyet dönemi ressamlarından da Orta Çağ minyatür ressamlarından da öğrenmemiz gerekir.
Yeniçağ: Hâlihazırda gördüğünüz resim eğitiminin bir sanatçı olarak kişisel gelişiminize ne gibi katkıları vardır? Ünlü Türk ressam İbrahim Balaban resim çizmeyi Bursa cezaevinde Nazım Hikmet’ten öğrenmiş ve dışarı çıktıktan sonra resim eğitimi almaya ihtiyaç duymamıştı…
Mammadli: Sanatın hangi alanında eğitim görmemden asılı olmaksızın yaratıcı insanın başarıları eğitimin yanısıra onun yeteneği ve çalışma azmiyle doğrudan orantılıdır. Girişim varsa öğrenebiliyorsunuz. Esas olan neyi ve nasıl öğrenmenizdir. Bunun için herhangi bir akademiden mezun olmak yeterli değildir. Çeşitli sanat kuramlarıyla tanışıp ressamlığın sırlarına vakıf olmak yetmiyor. Tür ve üslup da kendi yerinde. Arayışların içinde olup yeni düşüncelerle ortaya çıkmak için çok mütalaa edilmesi gerekir.
Yeniçağ: Ülkenizde sanat eleştirmenliğinin durumuna ilişkin neler söylemek isterdiniz? Sanat üzerine yazılanları okumak size bir şeyler veriyor mu?
Mammadli: Kuşkusuz, her bir sanatın sırlarına vakıf olmak için onun tarihinin, kuramlarının ve teknik özelliklerinin bilinmesi gerekir. Ancak o sanatı geliştirme misyonu kişilere mahsus bir kabiliyettir. Azerbaycan’da önemli fırça ustaları var. Günümüzde çalışmalarını Türkiye’de sürdüren kıymetli fırça ustalarımız da mevcuttur. Ancak onların yeteri kadar tanındığına pek inanmıyorum. Bunun bir nedeni de ülkemizdeki sanat eleştirmenliğine ilginin az olmasıdır.
Yeniçağ: Şimdiye kadar sergi açtınız mı? Açtıysanız kendi sergilerinize ilişkin görüşünüzü paylaşmanız mümkün müdür? Açmadıysanız sebebi nedir?
Mammadli: Düşüncelerimin olmasına rağmen bugüne kadar kişisel sergi açmadım. Şimdilik zamanımı sadece öğrenmeye, deneyim kazanmaya ve günü geldiğinde gereken adımları atmaya sarf ediyorum. Sergi için ressamın kendi yaratıcılık tarzının olması gerektiğine inanıyorum. O tarzın senin sergilerinde görülmesi ve fark edilmesi gerekir.
Yeniçağ: Yapıtlarınızı hangi yollardan sanatseverlere sunmayı yeğlerdiniz? Sergiler, müzayedeler, müzeler.
Mammadli: Bu yolların hepsi kendim için geçerli sayıyorum ancak galiba sergilerin daha baskın bir rolde olduğunu da itiraf etmem gerekir.
Yeniçağ: Bu söyleşi için teşekkür ederiz.