Welcome to Our Website

Bakan Tunç’tan Can Atalay açıklaması: Yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay‘ın vekilliğinin düşürülmesinin iptali için yapılan 2 başvuruda karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesine ilişkin olarak, “Anayasa Mahkemesi’nin henüz daha gerekçeli kararını görmedik ama ‘karar verilmesine yer olmadığı’na şeklinde değil de burada yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir. Çünkü Anayasa’nın açık hükmü söz konusu. ‘Karar verilmesinde yer olmadığı’na karar vermenin gerekçesini ancak gerekçeli kararda görebileceğiz” dedi.

Bakan Tunç, yerel seçim çalışmaları kapsamında Zonguldak’ın Devrek ilçesinde partisinin seçim koordinasyon merkezinin açılışına katıldı. Tunç, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

TIKLAYIN – AYM, CHP ile Can Atalay’ın avukatlarının yaptığı iki yeni başvuruda kararını verdi

Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili verdiği karar sorulan Tunç, şöyle konuştu:

“Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadı. Gerekçeli kararı gördükten sonra yorum yapmak daha doğru olur. Tabii Anayasa Mahkemesi’nin yok hükmünde değil de ‘karar verilmesine yer olmadığına dair karar’ verdiğini öğrendik. Gerekçeli karar yayınlandığında da bunun hangi gerekçeyle verildiğini öğrenmiş olacağız. Burada Anayasa’mızın 84’üncü maddesi açık. 84’üncü maddede, milletvekilliğinin düşme sebepleri yazar. Orada devamsızlık nedeniyle, milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir iş yaptığında ya da kesin hüküm nedeniyle milletvekilliği düşer. İstifa ve ölüm nedeniyle düşer. Tabii bu düşme sebeplerinden ‘kesin hüküm nedeniyle düşme’ durumunda Anayasa’nın 85’inci maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılamaz. Anayasamızın açık hükmüdür bu. Can Atalay’ın milletvekilliği de ‘kesin hüküm’ nedeniyle Meclis’te kesin hükmün okunması nedeniyle düşmüştür. Bu durumda tabii Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştır. Burada Anayasa Mahkemesi’nin henüz daha gerekçeli kararını görmedik ama ‘karar verilmesine yer olmadığı’na şeklinde değil de burada yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir. Çünkü Anayasa’nın açık hükmü söz konusu. ‘Karar verilmesinde yer olmadığı’na karar vermenin gerekçesini ancak gerekçeli kararda görebileceğiz. Eğer Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki kararı, Meclis’te okunan kesin hükmün tartışılması nedeniyle ise burada bu doğru değildir. Kesin hüküm kalkmamıştır. Kesin hüküm Meclis’te okunmuştur. Ama ‘karar verilmesine yer olmadığı’na ilişkin karar eğer ilgili bu konuda Anayasa’nın 85’inci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi’ne gidemeyeceği ve ortada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından alınan bir karar olmadığı, sadece çünkü kesin hüküm okunuyor ve milletvekilliği kendiliğinden düşüyor. Milletvekilleri bir oylama yapmıyor. Dolayısıyla böyle bir işlem olmadığı için karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilse durum farklıdır. Dolayısıyla burada Anayasa Mahkemesi’nin önceki içtihatları söz konusu. Önceki başvurularda bu tür başvurularda ret kararı vermiştir. Ama burada farklı bir durum söz konusu. Gerekçeli karar ortaya çıktıktan sonra göreceğiz” 

Anayasa için değişiklik ve düzenleme vurgusu 

Tunç, şöyle devam etti:

“Anayasa’mızın milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83’üncü maddesi açık. 83’üncü maddesinde seçimden önce soruşturmasına başlanmış olan anayasal düzene ilişkin suçlar, terör suçları dokunulmazlık kapsamı dışındadır. Dokunulmazlığın istisnasıdır. Bir yargı süreci gerçekleştirmiştir. Seçimden önce başlayan ‘Gezi olayları’ nedeniyle başlayan bir ceza soruşturması vardır. Yerel mahkeme, istinaf ve Yargıtay bu suçu değerlendirmiştir ve bir kesin hükme ulaşmıştır. Dolayısıyla bu kesin hüküm de ortadan kaldırılmış değildir. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bireysel başvuru neticesinde verdiği ihlal kararıyla ilgili olarak da Yargıtay’ımız Anayasa’nın 83 ve 14’üncü maddelerinin uygulanamaz hale getirilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönünde karar vermiştir. Burada 2 yüksek mahkeme arasındaki görüş farkı nedeniyle bugünlere kadar gelmiş bulunuyoruz. Tabii bunun çözümü var. Bunun çözümü de yine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılacak olan yasal ve anayasal değişikliklerdir. Anayasa değişikliği bir uzlaşma gerektirir. Tabii eğer bu yapılamıyorsa; bu sorunun çözümü yine kanunlarımızda yapılacak değişikliklerledir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihlal kararları, Ceza Muhakemesi Kanunumuza göre yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılır. Ceza Mahkemesi 311’inci maddeye göre. Ama Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak farklı bir düzenleme vardır. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararları Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş kanununun 50’nci maddesinde ‘yeniden yargılamaya karar verir ve yapılacaklara da hükmeder’ şeklinde bir düzenleme söz konusudur. Burada adliye mahkemelerinin görev alanı ve bir kesin hükmün ortadan kaldırılması usulü yargılamanın yenilenmesiyle mümkün olabilecek bir husustur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu’nun 50’nci maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 311’inci maddesinde yapılacak olan değişiklikler ile bu sorun ortadan kaldırılabilir. Bu takdir de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elindedir.”

“Cezasızlık algısını kaldırmaya yönelik önemli çalışmalar var”

Adalet Komisyonu’nda 8’inci Yargı Paketi’nin kabul edilmesi sorulan Tunç, haftaya Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerin yapılacağını belirterek, “Burada yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması, yargının hızlandırılması, hak arama yollarının genişletilmesi ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili önemli düzenlemeler var. Paket, seçim takvimi nedeniyle Meclis’in çalışma takımı nedeniyle 2’ye ayrıldı. Seçim sonrası da getireceğimiz düzenlemeler var. Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu’nda cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik önemli çalışmalar var. Bunların da bu süreçte seçimden sonra değerlendirileceğini umut ediyoruz. Tabii şu anda Adalet Komisyonu’nda, yaklaşık 41- 42 maddelik bir kanun teklifinin komisyonda görüşmeleri tamamlandı. Genel kurulda görüşmeleri yapılacak. Burada ana hatlarıyla özellikle yargıyı hızlandıracak, özellikle sadeleştirmeye yönelik önemli düzenlemeler var. İstinaf, temyiz ve itiraz sürelerinin çok farklı farklı süreler, 7 günlük, 8 günlük, 15 günlük 1 haftalık süreler var. Tüm bunları ortadan kaldırıyoruz. Artık istinaf, itiraz ve temyiz süreleri, bütün dava 2 hafta olarak belirliyoruz. Bütün davalar bakımından itiraz, istinaf ve temyiz süreleri 2 hafta olarak belirlenecek” diye konuştu.

“Tazminat komisyonu kurulacak”

Vatandaşların uzun yargılama sürelerinden dolayı Anayasa Mahkemesi’ne başvurduklarını ve Anayasa Mahkemesi’nin de iş yükünü arttırdığını, yeni düzenleme ile Adalet Bakanlığı bünyesinde tazminat komisyonuna müracaat edileceğini ifade eden Tunç, “Yine uzun yargılamalardan dolayı vatandaşlarımız tazminat talebinde bulunuyorlardı. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorlardı. Tabii hem Anayasa Mahkemesi’nin buradaki dosya sayısını fazlalaştıran bir durum söz konusuydu hem de uzun süren bir süreçti. Vatandaşlarımızın Adalet Bakanlığı bünyesindeki tazminat komisyonuna müracaat edip, hakkını öncelikle oradan arayabilmesi ile ilgili bir düzenleme var. Yine Ceza Mahkemesi Kanunu’ndaki koruma tedbirleriyle ilgili eğer gözaltı süresinin uzatılması ya da beraat etmiş ve öncesinde tutuklu kalmışsa, buna yönelik tazminat taleplerinin de yine tazminat komisyonu ve ağır ceza mahkemesinden talep edilmesiyle ilgili düzenlemeler var” dedi.

Veri sorumluluğuna düzenleme geliyor 

Yargı paketinin kişisel verilerin korunmasıyla ilgili de düzenlemeler içerdiğini anlatan Tunç, şunları söyledi:

“Yine kişisel verilerin korunmasıyla ilgili, özel hayatın korunmasıyla ilgili biliyorsunuz 2010 Anayasa değişikliğiyle kişisel verilerin korunması, anayasal güvenceye kavuşmuştu. Sonrasında yasal düzenlemeler yapmıştık. Bu yasal düzenlemelerin özellikle Avrupa Birliği veri koruma tüzüğüne uyum sağlaması bakımından birtakım düzenlemeler yapılıyor. Veri sorumlularına yeni sorumluluklar ve cezai müeyyideler getiriliyor ve özellikle küresel şirketlerden alışveriş yapan vatandaşlarımız var. Vatandaşlarımız, o şirketlerden alışveriş yaptığında kişisel verileri oralarda işlenebiliyor. Bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde, tüm bunlarda sorumlulukları belirleyen veri sorumlularının yükümlülüklerini belirleyen bir düzenleme ve vatandaşlarımızın kişisel verilerini korumayı amaçlayan düzenlemeler var.”

“HAGB kararlarına itiraz müessesi getiriyoruz”

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz edilebilmesinin paket dahilinde kurumsallaşacağını belirten Tunç, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz müessesesi getiriyoruz, istinaf sürecine. Yine özellikle terörle mücadele açısından hassasiyetimizi korumaya devam ediyoruz. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin Türk Ceza Kanunu 220 örgüt suçları ve 314 silahlı örgüt suçları bakımından ‘terör örgütü üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen kişinin’ örgüt üyesi gibi cezalandırılabileceği hükmünü, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Şimdi burada bir boşluk doğmaması lazım. Eğer örgüt üyesi değil; ama örgüt adına suç işliyorsa, Ceza Kanunu’ndaki o boşluğu doldurarak, örgüt üyesi olmasa bile örgüt adına suç işleyen kişilerin cezasının müstakil bir suç olarak düzenlenmesini Ceza Kanunu’nda sağlayarak terörle mücadele konusunda bir zaafiyetin oluşmaması noktasındaki yasal düzenleme ihtiyacını Meclis’imizle paylaşmıştık. Sağ olsun milletvekillerimiz de bunu teklife dönüştürdüler ve Adalet Komisyonu’muzda görüşmeleri tamamlandı” dedi.

“Organize suç örgütlerinin işlediği suçlarda da kayyum tayini yapılabilecek”

Pakette birçok usul değişikliği yapıldığına dikkat çeken Tunç, “Bir yıldan fazla cezaevinde bulunan hükümlülere otomatik vasi tayin ediliyordu. Burada kişinin isteğine bırakılacak. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda bir düzenleme söz konu oluyor. Yine Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nun terör örgütlerine yardım yataklık yapan şirketler bakımından kayyum tayini mümkündü. Bunun özellikle organize suç örgütlerinin işlediği suçlar bakımından da kayyum tayini imkanını getiren düzenlemeler var. Çok sayıda usulü düzenlemeler de var. Tüm bunların yasalaşması durumunda hem hak arama hürriyetinin genişletilmesi hem de yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması ve kişisel verilerin korunması anlamında önemli iyileştirmeler sağlanmış olacak. Tabii önceki yargı paketlerinde de yine çok önemli düzenleme yapmıştık. İnşallah seçim sonrasında Yargı Reformu Strateji Belgemiz ve İnsan Hakları Eylem Planı’mızla Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından seçimden sonra kamuoyuyla paylaşılacak. Orada ortaya konulan uygulamadan bizlere gelen, vatandaşlarımızdan bizlere gelen adaletin tecellisi ve güvenilir adaletin tesisi anlamında gerekli olan gerek yasal düzenlemeler gerek idari uygulamalarla ilgili yargı reformu, strateji belgesi, seçim sonrası açıklanacak belgede de önemli hedefleri ortaya koyacağız ve o hedefler doğrultusunda da yeni düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz” diye konuştu.

İliç’te maden faciası

Erzincan’ın İliç ilçesindeki maden faciasıyla ilgili soruşturmadaki detayları aktaran Tunç, şöyle devam etti:

“Bu kazanın sebepleriyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu tür kazaların bundan sonra olmaması için alınması gereken tedbirler noktasında da kurulan araştırma komisyonu önemli. Hem bu kazanın nedenlerini araştıracaklar hem de bu tür kazaların meydana gelmemesi için gerekli tedbirleri milletvekillerimiz araştıracaklar. Ama diğer yandan konunun adli boyutu var tabii. İliç Cumhuriyet Başsavcılığımız soruşturma başlattı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’mızın koordinasyonunda 4 Cumhuriyet Savcımız görevlendirilmişti. 8 bilirkişi görevlendirdik. İnşaat, iş güvenliği, çevre, kimya ve bütün o alanı ilgilendiren konularla ilgili 8 bilirkişi de olay yerinde incelemeler yaptılar. Bir ön rapor hazırladılar. Bu rapora göre kusurlu olduğu düşünülen kişiler oldu. İlk etapta 8 kişinin kusurlu olduğu belirlendi. Bunlardan 6’sı tutuklandılar. 2’si de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma devam ediyor. Tabii yabancı şirketin yabancı temsilcisiyle ilgili de tutuklama kararı verildi. Sonrasında 6 Şubat tarihi itibariyle şirketin Türkiye yöneticisi olarak atanan kişiyle ilgili olarak da ifadeler alındı. O da adli kontrol şartıyla şu anda soruşturma kapsamında. Bu soruşturma neticesinde kusurlu olan kimlerse, bu kazaya sebebiyet veren olaylar, nedenler, kişiler kimse bu tabii ki bağımsız ve tarafsız yargımız tarafından ortaya çıkarılacaktır. Bunun tüm teknik boyutları incelenerek, bu kazada kimler kusurlu, bunun tespitini yargımız yapacaktır. Soruşturma şu anda tüm detaylarıyla tüm titizlikle devam ediyor. Hep beraber biz de süreci Erzincan Cumhuriyet Başsavcımız ve İliç Cumhuriyet Başsavcımız koordinasyonunda takip ediyoruz. İlgili Enerji Bakanımız, Çevre Şehircilik Bakanımız, İçişleri Bakanımız konuyla ilgili gerekli açıklamaları da zaten zaman zaman yapıyorlar. Adli süreçle ilgili de bilgilendirmeyi hem Cumhuriyet Başsavcılığımız hem bizler yaptık. Bundan sonra da inşallah temennimiz; o 9 vatandaşımıza ulaşılması ama bundan sonra bu kazaların meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek ve bu kazaya neden olan kişileri de tabii yargımız ortaya çıkarıp soruşturma neticesinde yargılama süreci elbette ki başlayacak. Kimler sorumluysa, kimler bu kazaya sebebiyet verdiyse, yargı huzurunda elbette ki hesabını verecektir” dedi. (DHA)

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi

Yerel mahkemenin dosyayı gönderdiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM)  Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını görüştü. Daire 3 Ocak’ta açıkladığı kararda, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyerek, karara uyulmamasını kararlaştırıldı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirtti, AYM’nin kararının “jüristokratik” bir davranış olduğunu savundu.

Atalay ile ilgili “hakkındaki yargılamanın durdurularak tahliye edilmesine” yönelik ilk AYM kararına uymayan ve anayasaya aykırı davrandıkları gerekçesiyle AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, ikinci kararda AYM’nin “Kararlarıma uyulması zorunlu” mesajı vermesine sert tepki gösterdi. Bu kararı “hukuki değerden yoksun” olarak niteleyen ve ortada uyulacak bir karar bulunmadığını belirten Daire, Atalay’ın tahliyesi talebini yeniden geri çevirdi ve vekilliğinin düşürülmesi için TBMM’ye yeniden yazı gönderdi.

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI – Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, AYM’yi yerden yere vurdu: “AYM, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini bile tartışmaya açabilir”


Yerel mahkeme AYM’yi yine dinlemedi: Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay’a gönderildi

Anayasa Mahkemesi’nin ikinci kez verdiği ihlal kararının gerekçesini açıklanmasının ardından toplanan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hakkında AYM kararını uygulamayarak, dosyayı bir kez daha Yargıtay’a gönderdi.

Anayasa Mahkemesi’nin ikinci kez “hakları ihlal edildi, tahliyesi gerekir” kararı verdiği TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili düğüm yine çözülemedi. AYM’nin ilk kararından sonra dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tavrını sürdürdü. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Atalay kararı nedeniyle “suç işlemek”le itham ettiği ve kararını uygulamadığı AYM’nin bir kez daha hak ihlali kararı verirken ihlali gidermekle yerel mahkemenin görevli olduğunu açıkça belirtmesi de durumu değiştirmedi. AYM kararından sonra önce gerekçeli kararı bekleyeceğini bildiren, gerekçeli karar bugün yayımlanmasına rağmen 11 saat boyunca müzakere yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararda “yetkili makamı belirlemekle AYM yükümlüdür, yerel mahkeme belirleyemez” denilmesine rağmen Atalay dosyasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne yeniden gönderdi. Yerel mahkemenin bu kararına karşı hem AYM’nin hem de Yargıtay’ın nasıl bir tutum alacakları ise merak konusu oldu.

TIKLAYIN – Yerel mahkeme AYM’yi yine dinlemedi: “Anayasa’ya aykırı” uyarısına rağmen Atalay dosyası ikinci kez Yargıtay’a gönderildi

TIKLAYIN – Can Atalay’ın avukatları: Üç hakimin derhal bu gece HSK tarafından açığa alınması gerek


AYM’den ikinci hak ihlali kararında, mahkemeye “Gereğini yapın” demişti

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu 21 Aralık’ta, Gezi davasından 18 yıl hapis cezası alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yüksek Mahkeme’nin hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yaptığı ikinci başvuruyu inceleyen AYM, Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile 19. maddesinde güvence altına alınan “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verdi. Bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal karşı oy kullandı. AYM, Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan “bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine ise oy birliğiyle karar verdi. 

Hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, yeniden yargılanmasına başlanması, infazın durdurulması, tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi için kararın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine oybirliğiyle karar veren Yüksek Mahkeme, Can Atalay’a da 100 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti.

Can Atalay’ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM’nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Avukatlar, AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti.

TIKLAYIN – Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

Gerekçeli karar: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

AYM, 21 Aralık’ta verdiği ikinci hak ihlali kararının gerekçesini ise 27 Aralık’ta açıkladı. Resmi Gazete’de yayımlanan kararının gerekçesinde, Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararına uyulmayarak “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti. AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yapan Yüksek Mahkeme, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararını “ayrıksı” olarak nitelendirdi. Mahkemelerin AYM kararını uygulamaktan hiçbir şekilde kaçınamayacağını ve “keyfi kararlara müsaade edilemeyeceğini” belirten AYM, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yargısal makamlar tarafından tartışılamayacağını vurguladı. Anayasa’nın, daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne böyle bir yetki vermediğinin altını çizen AYM, yerel mahkeme ile AYM kararını uygulamayan ve AYM üyelerini “suç işlemek”le itham eden Daire’nin Anayasa’ya açıkça aykırı hareket ettiği vurguladı.

AYM kararında, “Mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir” denildi.

TIKLAYIN – AYM’nin Can Atalay kararının gerekçesi açıklandı: “Yargıtay, Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdi”

TIKLAYIN – Siyasi parti liderlerinden Can Atalay tepkisi: Hatay’ın iradesini gasp etmekten vazgeçin; yeri cezaevi değil, Hatay halkının yanı!


AYM’nin ilk ihlal kararı ve Yargıtay vurgusu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Atalay’ın “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği sonucuna varmış, ayrıca Atalay’a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Yüksek Mahkemenin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Atalay’ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Atalay’ın durumunun, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Atalay’ın, TBMM’de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını -Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir” tespiti yapılmıştı.

TIKLAYIN – AYM’nin Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararı: “Yargı, yasama dokunulmazlığının kapsamını belirleyemez”

Yerel Mahkeme AYM kararını uygulamadı

AYM, ihlale ilişkin kısa kararını 25 Ekim’de İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Tahliye kararı vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Ekim’de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 1 Kasım’da mahkemeye bir yazı göndererek kendilerine gönderilen yazının bir “müzekkere” olduğunu söyleyip dosyanın gönderilmesiyle ilgili bir karar verilmesini istedi. Bunun üzerine İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi kararı aldı, 2 Kasım’da mahkeme dosyasıyla ilgili 28 adet kelepçeli çuvalı Yargıtay’a yolladı.

TIKLAYIN | AYM’nin Can Atalay’ı tahliye kararını reddeden mahkemeden tarih skandalı: 25 Ekim tarihli AYM kararı için 13 Ekim tarihli karar paylaşıldı!

TIKLAYIN | Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararına Yargıtay’ı işaret ederek uymadı!

Yargıtay AYM’ye “Yetkiyi aştı” dedi, suç duyurusunda bulundu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım’da Atalay için “hak ihlali” kararı vererek, tahliyesinin gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi (AYM) kararını değerlendirirken, tarihe geçecek bir hükme imza attı. Yargıtay, AYM kararına rağmen Atalay’ın tahliyesini reddederken, hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyelerinin yetkilerini aştığını belirtti.

TİP’ten milletvekili seçilmesinin ardından Atalay’ın tahliye talebini reddeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu kararını yerinde bulmayan ve Atalay’ın tahliyesinin gerektiğine karar veren AYM’yi tanımadı. Yargıtay, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı da aldı.

TIKLAYIN | Türkiye tarihinde bir ilk: AYM kararına uymayan Yargıtay, Can Atalay hakkında ‘hak ihlali’ kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu!

TIKLAYIN – AYM üyelerinin soruşturulması bilmeceye dönüştü: 15 üyeli AYM’de 9 üye incelenecek ancak Genel Kurul en az 10 üyeyle toplanıyor

Yargıtay’dan AYM’ye ağır suçlama

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından Yargıtay Başkanlığı tarafından 10 Kasım’da yapılan açıklamada, “Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır” denildi. Ayrıca açıklamada Anayasayı korumak amacıyla kurulan Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu davada, anayasa koyucunun iradesini yok sayarak Anayasa’nın 83’üncü maddesindeki atıf nedeniyle somut olaya uygulanması gereken 14’üncü maddesini işlevsiz bırakıldığı öne sürüldü.

TIKLAYIN – Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne ağır suçlama: Hukuk sistemini kaosa sürükleyecek vahim kararlar alıyor, anayasa koyucunun iradesini yok sayıyor!

Yargıtay kararı sonrası Atalay’ın avukatlarından ikinci başvuru

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararından sonra cezaevindeki Atalay’ın avukatları, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye 1 Aralık’ta ikinci kez başvuru yapılmıştı. Avukatlar Atalay’ın; “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı”, “adil yargılanma hakkı” ve “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ikinci kez ihlal edildiğinin tespitini ve bu ihlallerin ortadan kaldırılmasını talep ettiği belirtilmişti.

Anayasa Mahkemesi; Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararının yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan ikinci başvuruyu 21 Aralık’ta görüşme kararı almıştı. Yüksek Mahkeme, “bireysel başvuru hakkı”nın ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlaline ise oy çokluğuyla karar verildi. Atalay’a 100 bin lira tazminat ödenmesine hükmeden AYM’nin kısa kararı, infazın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

TIKLAYIN – Can Atalay’ın avukatları harekete geçti: AYM kararının gönderildiği mahkemeye tahliye için başvuru yapıldı

TIKLAYIN – Yargıda kritik yol ayrımı: Can Atalay için nasıl hareket edilecek, bu kez tahliye edilecek mi?

 

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU YAZDI

  •  
  • Yargıtay’ın Can Atalay acelesi: AYM, 27 Eylül’de tarih verdi, Yargıtay, Berberoğlu örneğine rağmen Atalay’ın cezasını bir gün sonra onadı
  •  
  • Anayasa 14’ü kullanmak: Can Atalay’dan Sırrı Süreyya Önder’e devletin hukuksuz cezalandırma yöntemi
  •  
  • Yargıtay, Gezi’de AİHM kararı ile AYM içtihadını dikkate almadı, cemaat dinlemelerini kanıt saydı, cezaları az bularak onadı!
  •  
  • Yargıtay AYM’yi dinlemedi, TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliye talebini reddetti: “Aksi takdirde kanlı terör eylemlerini yapanlar vekil olur”
  •  
  • Yargıtay 3. Ceza Dairesi Can Atalay kararına yine uymadı, AYM’yi yerden yere vurdu: “AYM, Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini bile tartışmaya açabilir”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir